Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Karaman Diasporası: Bir Kökün Peşinde

Diaspora ya da “kopuntu”,

Diaspora ya da “kopuntu”, bir kavim, ulus veya inanç mensuplarının anayurtlarından koparak başka yerlerde azınlık olarak yaşamalarıdır. Sözcük hem kopma eylemini hem de koparak azınlık durumuna düşen kimseleri ifade eder.

Karaman, yüzyıllardır hem Selçuklu İmparatorluğu, hem Osmanlı İmparatorluğu sürgünleri, hem de Cumhuriyet döneminde gerçekleşen Mübadele ve daha sonra Batı Avrupa’ya işçi ailelerinin göçüyle sürekli nüfus kaybetmiştir.

Selçuklu İmparatorluğu’nun adeta sonunu hazırlayan Babai İsyanları sonrasında başlayan sürgünler, tarihsel süreç içerisinde dönem dönem devam etmiştir.


Osmanlı Dönemi Sürgünleri

II. Mehmed’in İstanbul’un fethinden sonra uyguladığı fetih usullerinden biri, yeni alınan yerlerin ahalisi arasından özellikle nitelikli nüfusun seçilerek devletin farklı bölgelerine iskân edilmesiydi. 1467’de Osmanlı hâkimiyetine giren Karamanoğulları Beyliği topraklarından da İstanbul’a nüfus sevk edilmiştir.

Âşıkpaşazâde, bu hadiseyi şöyle aktarır:

“Andan sonra Padişah hükmetti Lârende’den İstanbul’a evler süreler ve Konya’dan dahi süreler. Elhâsılı kelâm, ehli sanâyîden bir nice evler sürdüler. Sultanım Mahmud sürdüğü evleri teftiş edip ekserisi fakirlerdir ve hem az sürdü, gâzîleri sürmedi. Padişah da ‘Var imdi sen dahi göreyim ne kadar evler yazasın’ dedi. Bu Rum vezir İstanbul’un intikamını almaya gayet müştâk idi. Bu kez fırsat buldu. Elhâsılı kelâm, Lârende’den ve Konya’dan ziyade evler almaktan muradı buydu. Evleri yıktırdı, Mevlânâ Hünkâr’ın oğlanlarını bile sürdü. Ol emir Ali Çelebi’ydi. Hâsılı bu Rum Mehmed, Padişah emrinden ziyade evler sürdü.”

Anlaşıldığı üzere Rum Mehmed Paşa’nın Karamanoğulları üzerine yaptığı seferlerdeki sert tavırların ardında, Türklerin İstanbul’u fethinden duyulan intikam duygusu yatmaktaydı.

Dönemin müelliflerinden Sarı Kemal ise olayı manzum şekilde şu dizelerle dile getirir:

“Sekiz yüz dahı yetmiş ikide şâh
Sürer İstanbul’a halkını ol mâh
Karaman ilini ser cümle yeksân
Getürüb koydu İstanbul’a ol hân.”

Kemal Paşazâde de aynı hadiseyi şu şekilde anlatır:

“Rum Lârende’ye bir iş etti ki, en azılı düşman dahi onu yapmazdı. O diyârı öyle dağıttı ki, Tatar dahi öyle dağıtmazdı. Hatta o, ‘Sultan Mehmed’in İstanbul’a ettiğini ben Lârende’ye ettim’ dedi.”

Karaman bölgesi, Selçuklu geleneğini taşıyan bir coğrafya olup Osmanlı’nın iskân siyaseti açısından önemli bir potansiyele sahipti.


Gedik Ahmed Paşa Dönemi

Karaman’a yönelik ikinci büyük sefer, Gedik Ahmed Paşa’nın vezirliği döneminde gerçekleşmiş ve sürgünler onun eliyle icra edilmiştir. Angiolello, Gedik Ahmed Paşa’nın Larende’ye yerleştiğini, iki ay kaldığını, ardından şehri yağmalayıp beylerin başlarını kestirdiğini ve genç erkekler, kızlar ile iyi ailelerden olanların Trakya’ya götürüldüğünü yazar.

Aksaraylı Baba Yusuf-ı Hakîkî, Hakîkînâme adlı eserinde Osmanlıların bölgede yaptıkları zulmü şu beyitlerle dile getirir:

“Elinde Türk ü Tatar’ın zebûn olub Karaman
Yıkıldı serter uş ser nigûn olub Karaman
Dirîğ zulm ile türlü cefâ vü cevr çekip
İniler uş kamunun bağru hûn olub Karaman…”

Karaman’dan İstanbul’a getirilen Müslüman ahali daha çok medreselerin yoğun olduğu semtlere yerleştirilmiş, gayrimüslim nüfus ise Rum ve Ermenilerden oluşmuştur.

İlber Ortaylı, İstanbul Türkçesi’nin çıkışında Aksaray ve Fatih semtlerindeki Karamanlı yerleşimlerinin büyük rol oynadığını belirtir. Eremya Çelebi de Karamanlıların edebli ve saygılı davranışlarıyla toplumda farklı bir yere sahip olduklarını kaydeder.

Sonuç olarak II. Mehmed, Karaman’dan getirdiği ulema, eşraf ve sanatkârları İstanbul’un önemli semtlerine yerleştirmiş, bu nüfus da şehre hem kültürel hem ekonomik katkı sağlamıştır. Bugün İstanbul’da semt, cadde ve sokak adlarında bu hatıralar hâlâ yaşamaktadır.


Kıbrıs Sürgünleri

Akdeniz’in üçüncü büyük adası olan Kıbrıs, 1571’de Osmanlıların eline geçti. Ada’nın Türkleştirilmesi ve İslamlaştırılması amacıyla Anadolu’dan, özellikle Karaman Eyaleti’nden binlerce aile yerleştirildi.

21 Ocak 1572 tarihli hükme göre Larende dahil olmak üzere Karaman Eyaleti’nden seçilecek gönüllüler Kıbrıs’a gönderilecekti. Bu kişilere vergi muafiyeti sağlanacak, suçları affedilecek ve askerî görevlerde yükselme imkânı verilecekti. Aynı yıl hazırlanan defterlerde Karaman’dan Kıbrıs’a gönderilen 5.720 hanenin isimleri kaydedildi.

Göçmenlerde şu özellikler aranıyordu:

  • Arazi sıkıntısı yaşayanlar,
  • Vergi defterlerinde kaydı olmayanlar,
  • İşsizler, çiftbozan durumunda olanlar,
  • Mal-mülk veya kan davası bulunan aileler,
  • Sanatkârlar ve ticaret erbabı.

Kıbrıs ile Karaman arasındaki bağ halk arasında bilinse de kültürel bir süreklilik sağlanamamıştır. Buna rağmen Kıbrıs’ın kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş köklerini Karaman’a dayandırmış, Barış Manço’nun şarkısıyla ölümsüzleşen Sarı Çizmeli Mehmet Ağa da Karaman’dan Kıbrıs’a göç eden Türkmenlerden biri olmuştur.


Rumeli Sürgünleri

Ebû’l-Hayr-ı Rûmî’nin Saltuknâme’si ile Angiolello ve Caterino Zeno gibi seyyahların eserlerinde, Karaman sürgünlerinin 1467, 1468, 1471 ve 1474 yıllarında yalnızca İstanbul’a değil; Rumeli’de Havsa, Edirne, Selanik, Teselya, Sırbistan, Arnavutluk ve Bosna’ya da yerleştirildikleri anlatılır.

Bu sürgünlerde özellikle Larende’nin dağlık bölgelerinde yaşayan ve Karamanoğulları’na askerî destek veren yörükler önemli rol oynamıştır. Bugün Balkanlar’da yaşayan birçok Türk topluluğu, atalarının Konya ve Karaman’dan geldiğini söylemektedir.


Sonuç

Karaman diasporası, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ve Avrupa işçi göçlerine uzanan çok katmanlı bir tarihtir. Bu göçler bir yandan Karaman’ın nüfusunu azaltmış, öte yandan farklı coğrafyalarda kalıcı kültürel izler bırakmıştır.

Bugün İstanbul’un Aksaray semtinde, Balkan köylerinde, Kıbrıs’ta Denktaş’ın hatırasında ve hatta Barış Manço’nun bir şarkısında bile Karaman’ın izlerine rastlamak mümkündür.