Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İ.Ethem Büyükköse

EN RADİKAL EYLEM “DÜŞÜNMEK”

Bu ülkede yıllardır aynı hikâyeyi dinliyoruz: “Genç nüfusumuz var”, “kolektif kültürümüz güçlü”, “dayanışma geleneğimiz köklü.”
Gerçek mi? Hayır. Veriler ortada ve hiçbiri bu masalı doğrulamıyor.
Aidiyet: %18
Güven: %13
Umut: %17
Gençlerin yurt dışına gitme isteği: %70+
Çocuk sahibi olmayan evli çift oranı: %13
Bu tablo, toplumun geleceğe inancını kaybettiğini değil; artık topyekûn kaçış planı yaptığını gösteriyor. Biz buna hâlâ “genç nüfus avantajı” demeye çalışıyoruz.
Dijital dünya da durumumuzun üzerine benzin döküyor. Sosyal medya zaten bizi yankı odalarına tıkmıştı; şimdi yapay zekâ tek bir “evrensel özne” gibi davranıyor. Sürekli “Sen haklısın, sen özelsin” mesajıyla bireyi şişiriyor, duygusal zekâyı köreltiyor, toplum duygusunu öldürüyor, narsisizmi yükseltiyor.
Bu veriler bir şeyi açıkça söylüyor:
Artık ülkede hiçbir şey politik iradeyle işlemiyor.
Sistem şantajla, caydırmayla, simülasyonla, kışkırtmayla ve vitrin süsü özenlerle ilerliyor.
Karar vericiler, yönetmekle ilgilenmiyor; susturmakla ilgileniyor.
Toplumdan beklenti düşünmesi değil, uyuması.
Günümüz insanı tam da bu yüzden sessiz.
Ama bu sessizlik huzurun değil, teslimiyetin sessizliği.
İnsan artık düşünmek yerine onaylamayı öğrenmiş durumda. Akıl, sorgulamanın değil, uyum sağlamanın aracı haline geldi. Mantıklı görünmek uğruna vicdanın sesi boğuluyor. “Doğru nedir?” sorusu terk edildi; yerine tek bir soru geçti:
“Ne işe yarar?”
Böyle olunca modern akıl özgür olmuyor; tam tersine araçsallaşıyor.
Değerler performansla, duygular verimlilikle, ilişkiler fayda hesabıyla ölçülüyor.
İnsan, ancak “işe yaradığı” sürece kendini anlamlı hissediyor. İçten içe ise çöküyor.
Kültür, düşünce üretmek için değil, insanların dikkatini oyalamak için kurulmuş dev bir eğlence bandına dönüştü. Müzik, görüntü, algoritmalar… Hepsi insana “düşünüyormuşsun” hissi veriyor ama yalnızca uyuşturuyor.
Ve en acı gerçek şu:
Bugün insanların çoğu kendi fikrine sahip olduğunu düşünüyor ama düşünceler çoktan onlar adına seçilmiş durumda.
Kendini susturmak bir korku değil, alışkanlık artık.
Sessizlik erdem diye pazarlanıyor.
Uyum, olgunluk diye gösteriliyor.
Sistemin ritmine uydukça insan daha az rahatsız oluyor; evet.
Ama bedeli ağır:
Sessiz kalan insan, kendi sesini kaybediyor.
Bir noktadan sonra konuşan kişi değil; sistemin yankısı.
Bu bedel dışarıda değil, içeride ödeniyor.
İnsan kendi içinden uzaklaşıyor.
Kavgası yok, sesi yok, talebi yok.
Sadece akıntıya kapılmış bir kalabalık.
Ama hâlâ bir çıkış yolu var:
Düşünmek.
Soru sormak.
Neden diye itiraz etmek.
İnsanın kendini yeniden var etme çabası.
Bugün bu ülkede belki de en radikal eylem, düşünmeye devam etmektir. Çünkü düşünmek, artık sadece bir zihinsel faaliyet değil; doğrudan politik bir direniş biçimi.
Gerçek özgürlük konuşmakta değil;
yeniden düşünebilme cesaretinde.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER